Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, aklınıza gelince CPC 464’ünüzü neden özlediğinizi hiç düşündünüz mü? Çünkü o sadece sahip olduğunuz ilk bilgisayarınız olmasından öte hayatınızın da ayrılmaz bir parçası olmuştu. Birisi çıkıp, “Commodore 64’mü? Sinclair Spectrum ZX’mi? Daha iyi bir bilgisayardı?” dediğinde gülümseyerek, “Hiç birisi, çünkü CPC 464 ikisinden de iyiydi!” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bu boşa söylenmiş bir söz değil. Çünkü Amstrad CPC 464’ün harika grafikleri, düzgün sesleri ve bilgisayar piyasadan kalktıktan sonra bile yok olmasına izin vermeyip hala bir şeyler üreten muhteşem bir hayran kitlesi var. CPC sahipleri bilgisayar seçimleriyle gurur duyuyorlar ve bunda da haklılar!
En iyi şeyler isteyenlere gelir ve Amstrad CPC 464 bunun canlı bir örneğidir. Bu muhteşem makine 11 Nisan 1984’te, Londra’nın tarihi Westminster School’unda toplanmış bulunan 400’den fazla gazetecinin önünde tanıtıldığında, bilgisayar dünyasına ciddi bir etkisi olacağı konusunda herkes hemfikirdi.
Spectrum ve Commodore 64’e karşı rekabet etmesi gerekiyordu. Ancak Alan Sugar, diğerlerinden teknolojik olarak üstün olduğundan emin olduğu CPC’nin – kod adı Arnold – bu savaşı kazanacağına emindi.
Spectrum ve Commodore 64’e karşı rekabet ediyordu, ancak Alan Sugar teknik olarak üstün TBM’sinin – sevgiyle kodlanmış Arnold’un – kazanacağına emindi. Basında büyük bir yankı uyandırdı: The Guardian onu Amstradivarius olarak adlandırdı. Personal Computer World cesurca Sinclair “Çırpcı” diye başık attı. Computer News ise -kral Arthur’a gönderme yaparak “Arthur” diye adlandırdı. Grimsby Evening Telegraph, bu yeni kişisel bilgisayarı “Mean Machine” olarak adlandırırken, London Evening Standard çıtayı daha da yükselterek Halkın Arabası’ndan [VW Beetle] esinlenerek “Halkın Bilgisayarı” diye başlık attı. Gördüğünüz gibi İngiliz basını daha ilk günden bilgisayar dünyasında taşların yerinden oynayacağını farketmişti.
Sugar, dünya çapında 20 milyondan fazla CPC satışı planlıyordu ve daha piyasaya sürülmeden önce üretilen ilk 100.000’i hemen satmak istiyordu. Lansmanda, gazetecilerin hayal gücüne hitap edebilmek ve CPC’nin çeşitli niteliklerini vurgulamak için Einstein, Ravel, Arşimed ve Monet’den Shakespeare’e kadar tarihsel örnekler kullanılmıştı. Örneğin, eğer Shakspeare bir kelime işlemci kullansaydı, Hamlet’i çok daha kolay yazabilecekti gibi. Amstrad, CPC’yi – Renkli Kişisel Bilgisayar – “tüm gereksinimlerin karşılığı” olarak tanımlamak istiyordu. Spectrum ve C64 düzgün bir oyun makinesi olarak sağlam bir şekilde konumlanırken, CPC iş dünyasının gereksinimleri için de eşit derecede iyi pazarlanıyordu.
Amstrad, makinelerin Haziran ayının sonuna kadar mağazalara çıkarılmasını istedi. Amsoft’un genel müdürü Bill Poel, Your Computer dergisine, “Eğer gecikirsek, Trafalgar Meydanı’nda bir tane bilgisayarı yemeye hazırlanıyorum.” diye röportaj vermişti. Neyseki makina 21 Haziran’da Londra’da piyasaya sürüldü ve Bill poel bu sözünü tutmak zorunda kalmadı 🙂 60’a yakın kişi yaklaşık bir saat boyunca kuyruğa girdi ve kapıları sonunda saat 9: 30’da açtıklarında koşarak mağazaya daldılar. Saat 10.30’da 100 bilgisayar satıldı ve raflarda yazılım kalmadı. Hatta müşteriler arasında Bahreyn’den bir kişinin bile olduğu söylendi!
Amstrad grup teknik yöneticisi Roland Perry, “Bu ilk başarıdan çok memnununuz. Sir Alan’ın CPC 464’ü üretme nedeni ev bilgisayarı piyasasına girmekti. Mağazalarda ana satış kalemi olarak açıkça dikkat çeken “en güncel şey” kişisel bilgisayarlar idi ve biz de bunun bir parçası olmak istedik. Bu kadar emek harcadığımız bir şeyin sattığını görmek çok hoş bir duygu.” diye açıklama yaptı.
Piyasaya sürülmeden önce Amstrad, yazılımlar ve özellikle oyunlar konusunda zayıftı. Çözümü, 1984’ün başında Amsoft’u kurmak ve üçüncü parti şirketlere 50 CPC oyunu yazdırmakta buldular. Oyunların bir kısmı ücretsiz olarak CPC 464’le verildi. Bunlardan bazıları, Harrier Attack, The Galactic Plague, Roland On The Ropes, Fruit Machine, Bridge-It ve Xanagrams idi.
“Oyunlar 464 için çok önemliydi. Daha sonra CPC 664 ve 6128’in üzerindek disk sürücüler ile birlikte, CP/M, kelime işlem ve muhasebe paketleriyle küçük işletmelerin kullanımına yönelik bir eğilim başladı. Ancak benim için CPC 464 yüzde 100 bir oyun makinesiydi” diye devam etti Perry. 8-bit CPC etkileyiciydi. Amstrad, ucuz olduğu için bantları saklama ortamı olarak kullanmaya karar verdi. Bu iyi bir karardı. Kısa sürede CPC’yi çocukların ekonomik olarak ulaşılabileceği bir alana yerleştirdi ve böylece makine zamanla güçlü bir oyun yarışmacısı oldu.
Her ne kadar programcılar donanımsal sprite olması dese de, CPC’nin kalbi 4MHz’de çalışan bir Z80 işlemciydi. 64K belleğe, yerleşik bir teyp sürücüsüne (daha sonra satın alınabilen 3 inçlik harici bir disk sürücüsüne) ve renkli yada yeşil ekranlı monitör seçeneklerine sahipti.
Bilgisayarın üç ekran modu vardı. 0 modu, düşük çözünürlükte 27 güçlü paletten 16 renk gösterilmesini sağlıyordu. Mod 1, orta çözünürlükte 27’lik paletten 4 renge kadar kullanabiliyordu. Ve en yüksek çözünürlüğe sahip olan mod 2 ise 27’lik paletten iki renk gösterebiliyordu.
464, General Instruments AY-3-8912 ses çipini kullanarak, ses kontrolüne sahip, dört santimetre genişliğinde küçük bir bir hoparlörle mono olarak ses üretebiliyordu. Bu çip 3 ses ve 8 oktav ses kapasitesi sağlıyordu. Daha sonraki 464 modellerde, dış hoparlörlere de bağlanabilen 3.5mm kulaklık jakı aracılığıyla stereo hoparlörlere erişilebilir hale getirildi.
C64’ün doruklarına ulaşmasa da, ses yetenekleri Robin Hood ve Robocop gibi oyunlarda dijital ses örneklerine izin verecek kadar iyiydi. Ancak teknoloji delisi olmayanlar için, makine başka nedenlerden dolayı çok çekiciydi. Joystick portunun yanı sıra, klavye, bilgisayar ve kaset ünetisi, güç kaynağı ünitesini içeren bir monitöre sadece iki kabloyla bağlanabiliyordu. Sadece bir fişle tüm sistemin çalışabilmesi, kamu oyunda düzenli ve basit bir sistem olarak rağbet gördü. Ayrıca üretim maliyetlerini düşürdü. Ayrıca klavyenin kendisi daha çarpıcıydı. Uzun ve ince klavyenin üzerinde kırmızı, yeşil ve mavi tuşları ve sağ tarafında bir kaset ünitesi vardı.
Perry ayrıca şunları da ekliyor: “Klavyenin “gerçek bir bilgisayar” gibi görünmesini istedik. Tıpkı insanların tatile çıktıklarında havayolu giriş masasında gördükleri türden bir şey. Amstrad’ın esas başarısı, entegre kaset ünitesiydi. Hi-Fi sistemleri gibi karmaşık kablo bağlantısı gerektirmeden ve ekstra birşey almaya gerek duyulmayan tüketici elektronikleri ürettiği için bu kolay oldu. Bu nedenle, CPC’yi bir monitör ile paketledik.”
Z80 işlemcisi CPC’yi güçlendirmesine rağmen, Amstrad başlangıçta 6502 işlemci kullanmayı düşündü. Aynı işlemci Commodore Vic-20’de ve Apple II’de de kullanıldı. 32k RAM ve Microsoft’un BASIC’i olacaktı. Sonunda, CPC’nin BASIC’ini üreten Lokomotif Sofware, Amstrad’ı daha hızlı Z80’i denemeye ikna etti.
Perry açıklamasında, “Amstrad’ın gelişimini temel bir fikir edinerek ve bir taslak spesifikasyonu belirleyerek başlattık, daha sonra devam ettikçe daha fazla ayrıntı doldurabildik. Sir Alan sonuçtan memnun kaldı. Hoşlanmadığı bir şey olduğunda değiştirdik. İmleç tuşlarının her zaman “çalışmasını” istediğini hatırlıyorum. Bu o sıralar BASIC Interpreter arayüzleri hazırlayan insanların pek yaptıkları bir şey değildi.” diye bahsediyor.
CPC satışları artırmaya devam etti. Artık sınıflarda bile kullanılıyordu. Kasım 1984’te, eğitim ve bilim bakanı Sir Keith Joseph, Southend’de 464’leri ilk kez alan Thorpe Bay Lisesi’ni gezdi.
464 İngiltere’de çok iyi satsa da, Avrupa’da, özellikle Fransa’da bir fenomen haline geldi ve en çok satan ev mikrobilgisayarı oldu. CPC 464 İspanya’da Indescorp tarafından CPC472 olarak dağıtılmıştır. Çünkü İspanyada satılanlarda, 64K veya daha az hafızası olan bilgisayarların klavyesinde tilda (~) bulunması gerektiğine ilişkin bir İspanyol kararının arkasından dolaşabilmek için 8K fazladan – kullanılamaz – RAM bulunuyordu. Almanya’da ise, Schneider markası altında ancak renkli tuşları olmadan satıldı.
Ayrıca Perry, “100.000 CPC satmaktan ve ilk ona girmekten mutlu olurduk” diye devam ediyor. “Fakat beklentilerimizi çok aştık, satış hedeflerinin üstüne çıktık ve birkaç milyon sattık. Bunun nedeni, makineyi yalnızca posta siparişiyle veya uzman bilgisayar mağazalarında satmak yerine bilindik High Street mağazalarına dağıtmakta ısrarcı olmamızdı. Çünkü CPC 464 sadece bir konsol değil, komple bir sistemdi.” diye ekliyor.
Makinenin artan satışları, üçüncü parti yazılım evlerinin büyük çoğunluğunun artık sistemi desteklediği anlamına geliyordu. Spectrum ve Commodore için üretilen oyunlar CPC için de üretildi. Ancak Spectrum Z80 işlemcisini paylaştığı için, pek çok ilk Amstrad oyunu tembel Speccy portlarıydı. Bu oyunların bazıları durgun ve sarsıntılıydı. Dört ve 16 renk modundan, donanım kaydırmasından faydalanamadılar. Ancak yazılımcılar işlerini iyi yaptıklarında, renkli grafikler, harika ses ve pürüzsüz kaydırma ile CPC kendi buldu.
Dört Harika Amstrad CPC 464 Oyunu